‘İsrail’in bir fren mekanizması yok’
7 Ekim’de aldığı darbeden sonra İsrail’in duygusal ve intikamcı bir ortamda sağlıklı düşünemediğini belirten Bakan Fidan, “Çok büyük felaketleri beraberinde getirebilecek birtakım tavırlardan kaçınmayı sağlayacak bir fren mekanizmaları yok” dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail’in büyük felaketleri beraberinde getirebilecek davranışlarını önleyecek bir fren mekanizmasının olmadığını ifade ederek, “Amerikalılar dahil tüm muhataplarımıza İsraillilerin şu anda sağlıklı düşünemediklerini söylüyoruz. Duygusal ve intikamcı adımlar peşindeler. Bunlar hem kendileri için hem bölge için daha büyük felaketlere yol açabilecek adımlar olabilir” dedi. Gazetelerin Ankara Temsilcileri ile bir araya gelen Fidan özetle şunları söyledi:
İRAN İLE HAMAS’IN KESİŞTİĞİ ALAN: İran bu meselede askeri, siyasi boyutu itibarıyla önemli bir başlık. Kendine müzahir milis gruplar üzerinden oluşturduğu direniş hattı, söylemi ve pratiğe dönüştürme şekli, bölge politikalarında kendi tabanı nezdinde meşruiyet kazanırken, İsrail için ise büyük bir tehdit oluşturuyor. Son yıllarda İran’ın İsrail’den intikam alma çabası ile Hamas’ın özgürlük çatışmasının kesiştiği bir alan var. Karşılıklı olarak birbirlerinden istifade ettikleri görülüyor.
DUYGUSAL VE İNTİKAMCI: (İsrail’de) başarısız gözüken siyasiler ile ülkenin genel menfaatini düşünenler arasında görüş ayrılığı var. Her iki kesim de çok duygusal ve intikamcı bir ortamda. Çok büyük felaketleri beraberinde getirebilecek birtakım tavırlardan kaçınmayı sağlayacak bir fren mekanizmaları yok. Amerikalılar dahil tüm muhataplarımıza İsraillilerin şu anda sağlıklı düşünemediklerini söylüyoruz. Duygusal ve intikamcı adımlar peşindeler. Bunlar hem kendileri için hem bölge için daha büyük felaketlere yol açabilecek adımlar olabilir.
YOK ETME YA DA BARIŞ: İsrail “Bu bizim 73’ten beri en büyük krizimiz. Biz bir daha bu türden bir şey yaşamak istemiyoruz” diyor. Bu nasıl mümkün olacak? Ya bütün düşmanlarını yok etme çabası içine girecekler ya da bütün düşmanları ile barış yapacaklar. Şimdi onların zihni savaş tarafında. Biz bu krizden pekâlâ bir barışın da çıkabileceğini düşünüyoruz. İsrail’deki savaş çığırtkanları, “İlk önce kimse bana müdahale etmesin, ben bir Gazze’ye yoğunlaşayım, ondan sonra Hizbullah’la, gerekirse İran’la da savaşırız” diyorlar. İran’la savaşa girdiklerinde Amerika’nın da otomatikman İsrail’in yanında savaşa gireceğine inanıyorlar. Amerikalılar ise bu tür bir gelişme istemiyor.
KALICI KOPUŞUN ARİFESİ: (ABD’nin savaş gemisi göndermesi) Kendilerine göre taktik ve stratejik amaçları olabilir. Eğer Hamas dışında bir taraf savaşa girecek olursa orada caydırıcı bir unsur olsun diye istiyorlar. Amerikalılar, Hamas’ın artık Filistin’de taraf olmaktan çıkarılması gibi bir politikayı İsraillilerin de zorlamasıyla kabul etmişe benziyor… Amerika’nın moral üstünlüğü bölgede inanılmaz şekilde zedelenmiş durumda. Belki kalıcı bir kopuşun da arifesindeyiz.
HAMAS NASIL ORTADAN KALKACAK? (İsrail Gazze’de kalıcı olmak istiyor mu? Telkinler kara harekâtını erteletti mi?) İlk darbeyi yedikten sonra, duygusallık içerisinde söylenmiş çok şey var. Ama söylenilenlerle yapılabilirlik diye bir sorun var. Şimdi İsrailliler de bence çok ciddi tartışma içerisindeler. Gazzelilerin bir daha tehdit olmaması için, Hamas’ın aktörlükten çıkartılması gerektiği konusunda bir fikir birlikleri var. Bunun altını sahada nasıl dolduracaklar? Hamas’ı nasıl fiilen ortadan kaldıracaklar? Amerikalılar da gittikçe artan şekilde tartışmanın tarafı oluyorlar. Peki Hamas’ın orada olmadığı bir senaryoda, orada kim olacak? Nasıl bir politik yapı ortaya çıkacak, büyük soru işareti onlar için.
RASYONEL DAVRANIŞ ARAYIŞI: Gerek İsrail gerek Hamas, gerek El-Fetih tarafına baskı yapacak şekilde garantör devletler sorumluluk üstlenmeli. Zira bu mesele iki tarafın meselesi değil artık iki kampın meselesi haline gelmiş durumda… Bunu kapsamlı ve güzel bir barışla çözmek varken, gittikçe daha büyük bir çatışmanın ateşini fitilleyecek bir risk alanı olarak bırakmak rasyonel bir davranış değil.
İKİ TARAFA BIRAKILACAK KONU DEĞİL: Bu iki tarafa bırakılacak bir konu değil. Jeostratejik önemi olan, dinleri, medeniyetleri, kültürleri ilgilendiren bir konu. Kudüs meselesi var ortada. Müslümanlar, Hıristiyanlar, Yahudiler için önemi olan bir yer. Buna küresel aktörler olarak ortaya bir tavır koyarak sahip çıkabilecek miyiz? (Batı’nın tavrı) İsrail bir şey yaptığı zaman bir şey yok. Yani ona yeşil ışık var.
OLAYIN GİDECEĞİ YER KALMADI: İslam ülkeleri, Arap ülkeleri, aynı fikre sahip ülkeler var. Batı’da da Güney Amerika’da, Afrika’da var. Bir araya gelip alınabilecek diplomatik tavırlar var… Yoksa bugüne kadar yapıldığı gibi Amerika, İsrail adına gelir, bütün ülkelerle ayrı ayrı konuşur. Herkesi bir hatta tutup, İsrail’i bulunduğu istikamette gemisini yürüttürmeye devam ederler. Oyun bugüne kadar hep böyle kurgulandı, böyle gidiyor. Kınama açıklamaları yaparak, insani yardım gitmesine izin vererek herkesin herkesi aldattığı bir oyuna dönmüş durumda Filistin meselesi. Ama ahlaksızlığından ve fıtrata aykırılığından dolayı, olayın gideceği yer kalmadı artık.
HALK ADINA TEPKİ KOYUYORUZ: Unutmayalım ki İslam dünyasında DEAŞ gibi örgütlerin ortaya çıkışını besleyen konulardan biri de Filistin meselesindeki çifte standarttır. Müslüman ülkelerin doğru düzgün cevap veremediği bir krize örgütler kendi imkanlarıyla cevap vermeyi tercih ettikleri zaman, ortaya düzenli devletlerin, sistemlerin istemediği manzaralar çıkıyor. Bizim tavrımızı bazı ülkeler sert buluyor. Oysa biz halk adına tepki koyuyoruz. Biz devlet olarak tepki koymasak, halkın tepkisi farklı noktalara gidebilir.
‘ABD çekildiği gün barınamayacaklar’
Suriye’deki terör örgütüne, yönelik operasyonlarda verdiğimiz mesaj açıktır. Örgüt Türkiye’de bir eylem yapıyorsa, bundan sonra bunun cevabını Irak’taki mağaralarda almayacak. Her eylemi adrese iade ediyoruz… (ABD’nin ‘Türkiye’nin operasyonlarının DEAŞ’la mücadeleyi olumsuz etkilediği’ iddiası) (PKK/ YPG’ye) Destek verenler, onca para harcadıkları örgütün dört operasyonla darmadağın olmasının şaşkınlığı içerisinde. ABD oradan çekildiği gün orada barınamayacaklar. Destek çıkanların tek bahanesi DEAŞ ile mücadele. Orada şu an DEAŞ ile fiilen mücadele yok. DEAŞ’lı tutuklular var. PKK’ya gardiyanlık yaptırıyorlar.